
Kızların geveze olma sebebinin bilimselliğe dokunduğu noktaları tartışmak gerekir. Kızların geveze olduğunu da elbette. Ama anlaşılmayan insanın çok konuştuğuna inancım tam. Çünkü doğamız gereği onaylanmak istiyoruz, birileri desteklesin istiyoruz bizi. Yalnız kalamıyoruz. İstiyoruz ki bizim gibi düşünen insanların da var olduğunu bilelim. Hatta bilmek bile yetmiyor bazen. Haykırmak istiyoruz doğaya, bak benim gibi düşünen çok insan var aslında diye. Anlaşılmak istiyoruz... Çünkü ancak bizi anlayan insanlar bizi onaylar. Düşüncelerimizin peşi sıra gelmeleri için, önce bizi anlamalılar.
Anlaşılmayan insan sadece çok konuşmaz. Bazen de yazar. Tanımadığı insanlara seslenir. Süsler de süsler kelimelerle düşüncelerini. Kurduğu hayallerini yazar mesela. Hiç görmediği bir şehirde, hiç yaşamadığı bir iklimi. Oturur mesela masaya isyanlarını yazar, uzun uzun anlatır suyun önemini, dikkatli kullanmamız gerektiğini. Sokakta gördüğü evsizlere üzülür, gelir üzüntüsünü anlatır. Bir diğerinin derdi kadına şiddettir mesela, yaşadıklarını, gördüklerini, içinde kızgın nehirle akan bütün isyanını yazar.
En çok aşk hakkında amatör yazıların olması tesadüf müdür sanki? Hepimizin karaladığı bir şeyler vardır aşk hakkında. Çok sevmişizdir, duygularımız aklımızı avuçları arasına almıştır ama en çok da anlaşılmadığımızı düşündüğümüz için sarılırız kaleme ve kağıda.
Ben takip ettiğimde mantığımın izlerini, yazdıklarımız farklı olsa da bir çoğumuzun anlaşılmadığı için yazdığını düşünmeye başlıyorum. Ercan hocama saygılar, kendisinin sözlerine katılıyorum; anlaşılmayan insan çok konuşur ve ekliyorum; bazen de yazar.