18 Kasım 2011 Cuma

Annem, Trabzon, Gümüşhane, İstanbul

Üniversiteden önceki öğrencilik hayatımda Trabzon' a gitmek çok önemli birşeydi. Herkes gidemezdi. Orası farklıydı. Gümüşhane' de hiçbirşey yoktu da herşey Trabzon' da vardı sanki. Sınıfça geziler düzenlenirdi, arkadaş grupları toplanıp birlikte giderdi. Oysa ailem izin vermediği için ben hiç gidemezdim. Arkadaşlarımın gezi fotoğraflarına bakardım öyle göz ucuyla.

Soğuk bir kış günü; akşam vakti sobanın yandığı odada televizyon izliyorduk. "Büyüyünce daha çooook gidersiniz, o kadar çok yere gidersiniz ki bıkarsınız" diyordu annem. Hiç düşünmedim o gün, annemin o sözünü ciddiye bile almamıştım. Ama gerçek oldu. Çok gittim geldim Trabzon' dan Gümüşhane'ye, Gümüşhane'den Trabzona. Üniversiteyi Trabzon'da okudum. 4 yıl boyunca hemen hemen her haftasonu gittim geldim o yolu. Bıktımda.

Bu büyümek işi ne zaman biter bilmiyorum. Ama bu gitmek işi, bu gitmelerden bıkma işi hiç bitmeyecek gibi. Hani denizdeymişim, ama küçük bir tekneyle, hemde öyle uzaktaymışım ki, kara görünmüyor. Uzaktayım işte.

Yeri geldi diye açılıverdim şimdi. Nicedir dolaşıp duruyorum zaten aynı sularda. Durup durup bakıyorum etrafıma. Her canlı kendi iklimini yaratmış. Hepsinin ait olmak için benden daha çok sebebi var. İklim demişsem öyle yağmur, rüzgar, sıcak, soğuk değil söylediğim. Dağından tepesine, güneşinden yağmuruna dolusuna kadar, denizine okyanusuna kadar herşeyden biraz almışlar yanlarına. Ben durup durup bakıyorum. Yanaşmıyorum kıyılarına, konuşmuyorumda. Bakıyorum uzaklara. Hazır buldum seni diye anlatıyorum. Yoksa zaten kim kimin umurunda. İstanbul'da.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder