Arkadaşı da " bu ne ya " deyip parmağıyla karıncayı ezmiş ve garsona dönüp bağırarak kızacakken adam eliyle arkadaşına mani olmuş ve bir karınca için kimseyi kırmaya değmez demiş...."
Vesaire vesaire filmini izledim bu hafta, hikaye de orada anlatılıyor. Filme beklenen ilgi gösterilmemiş olacak ki girdiğim salonda hemen hemen kimse yoktu. Film bir Tunç BAŞARAN filmi. Tunç BAŞARAN ı uçurtmayı vurmasınlar film inden tanıyorum. Konu olarak çok duygusal konular seçmesini duygusallığına, filmleri içerisindeki hayatı sorgulayan karelerin çokluğunu da asi ruhuna bağlıyorum..

Ben sinema eleştirmeni değilim. Oyuncuları ya da konunun işlenişini fazlaca eleştiremem. Ancak; eğer ruhunuz bedeninize ve yaşadığınız şehre sığmıyorsa, eğer içinizde bir yerde herşeyi bırakıp bir sincap gibi yaşamaktan başka birşey düşünmeden nefes almak fikri uzaklara gitmek isteğiyle beliriyorsa bu filmi izleyin..
Filmde ünlü bir yazarın hastalığından dolayı az ömrü kaldığını öğrendiğinde, rüzgar nereden esiyorsa oraya savrulup yaşama yeniden tutunuşu anlatılıyor..
Başka bir bakış açısıyla bakarsak bizi hayata neyin bağladığını, neyin kopardığını çok ama çok iyi nitelememiz ve bizi hayattan koparanlardan kesin bir tavırla uzaklaşmamızı, hayata bağlayanlara ise güçle sarılmamızı öğütlüyor. Kendimize saygı ve sevgiyiyi esirgemeyelim diyor.
" öyle anlar vardır ki ömre bedel, kadınlar anlaşılmak için değil sevilmek için vardır" cümleleri filmde dikkatimi en çok çeken cümlelerdi.
Şizofren olan bazı yan karakterler bizleri topluma karşı daha anlayışlı olmaya çağırıyor...
Filmin sonu şaşırtıcı bir şekilde bitse de diyor ki ; gidenlere de selam olsun gelenlere de...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder