21 Eylül 2014 Pazar

Evde hayvan beslemeyin, hatta sokakta bile...

Evde hayvan beslenir mi hiç kuzum? Mesela kedi veya köpek asla beslemeyin. İşi abartıp hamster yani bildiğin fare besleyenler var. Ya hu mikrop yuvası bunlar. Tüy kaçar ciğerlerine hasta olursun. Evde beslemeyi geçtim aman diyeyim bahçe de falan da besleme. Bunlar affedersin pislerler sonra bulaşır her yerlerine ve o halleriyle gelip senin üzerine atlarlar, hastalık yuvası anlayacağın. Hem hiç mi duymadın sen köpek giren eve melek girmezmiş. O zaman sen evde kedi, kuş, hamster gibi hayvanları da besleme işi garantiye al.

Görüyorsun sende hayvan besleyenlerin hallerini değil mi? Evlerine misafir bile alamıyorlar zaten misafir olarak da kimse gitmek istemiyor. Sürekli üzerine atlayan seni oyun arkadaşı sanan ve ne yapacağı belli olmayan bir köpeğin bulunduğu eve kim misafir olmak ister ki? Ya da arkadaşına evimde bir fare var gel sana da göstereyim mi diyorsun sen? Ama en önemlisi çocuklarımızı bu gibi hayvanlardan uzak tutalım. Malum onlar çok daha hassaslar değil mi? Hadi her şeyi göze alıp bir köpek besledik ama bir gün çocuğumuz olursa köpeğimizi hemen kapı dışarı atalım mesela. Bununla birlikte çocuğumuz yanımızdayken sigara içmekten hiç çekinmeyelim ya da yüksek sesle tartışmaktan ya da evde kablosuz modem, cep telefonu, bilgisayar veya televizyon gibi radyasyon yayan cihazlar kullanmaktan hiç çekinmeyelim...

kid-friendly-dogsKöyden kente göçtüğümüz yıllarda koptu hayvanlarla olan bağımız. İneğimizi, tavuğumuzu, köpeğimizi, kedimizi kısacası ne kadar hayvanımız varsa hepsini bıraktık ve kaçtık daha uygar olduğuna inandığımız soğuk, kalabalık, ağaçsız ve betonarme şehir hayatına. Artık güçlü ve hızlı bir atın aynı zamanda ne kadar sadık ve duygusal olabileceğini bilmiyoruz. Bir hayvanla duygusal bir bağ kurmuyor, bir hayvanı sahiplenmiyoruz. Şimdilerdeyse atlara ne kadar uzak kaldıysak; kedi ve köpeklere de uzak kalmaya başladık. O kadar ki sokak hayvanlarına bile tahammülümüz yok. Gördüğümüz yerde saldıracak sanıp taş atıyoruz, kovalıyoruz ve hayvanları rahatsız edecek her ne kadar hareket varsa yapıyoruz. Sonra aynı hayvan şanslı olup da ölmemişse -kim bilir belki bir ayağı sakat kurtulmuştur ya da bir gözü kör- etrafına saldırıyor ve kaçınılmaz sonla karşılaşıyoruz: İnsanlar belediyelerden ölüm fermanları çıkarmaya çalışıyorlar. Halbuki hayvanlara, özellikle de sokak hayvanlarına, hayatımızda yer vermek ve onların yaşamalarına yardımcı olmak çok güzel sonuçlar doğurabilir. Mesela esnaflar kapılarının önlerinde hayvan görmek istemiyorlar, oysa sevmeyi ve beslemeyi seçseler, sadece bir kap suyun bile ne kadar sadık ve kıymetli bir dost olarak geri döneceğini anlasalar, çocuklarına hayvan sevgisi aşılasalar ne kadar güzel olur.

Yapılan araştırmalar hayvanlarla iletişim kuran öğrencilerin gelişen iletişim yetenekleri sayesinde okul yaşamları boyunca ezberci değil irdeleyen ve anlayan bireyler olarak yetiştiklerini göstermektedir. Misal bir köpekle birlikte büyümek sürekli bir deneysellik katabilir yaşamınıza. Köpeğinizin nasıl öğrendiğini deneyerek öğrenirsiniz, davranış bozuklukları olduğunda araştırarak çözümler bulmaya çalışırsınız. Doğayı anlama becerileriniz gelişir.

Köyden kente göçte hayvanlarla iletişim kurma becerilerimizi yitirmemizin yanında, hayvanlara düşman bir nesil de yetiştirmeye başladık. Çocuklarımızı daha çok küçükken hayvanlara karşı dolduruşa getiriyoruz. Daha çok küçükken çocuklarımız "ısıracak seni sakın o köpeğe yaklaşma" sözlerimizle karşılaşıyorlar ve sokakta gördükleri köpeklere taş atar duruma geliyorlar, büyüdükçe hayvanlara sevgi duymaya değil, eziyet etmeye başlıyorlar. Oysa şöyle bir şey duydunuz mu hiç "Allah der ki; hayvanlar benim sessiz kullarımdır, şimdi zulme susuyorlar ama hesap günü konuşacaklar"…

Peki Kağıthane'nin Hamidiye mahallesinde yaşanan tecavüz olayını duyduğunuzda üzülmediniz mi?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder