
Hayatımıza 'onsuz yaşayamam' dediğimiz,
Biri girip çıkmıştır mutlaka,
Ne kadar büyük yalancıymışız meğer,
Hepimiz yaşıyoruz hala.
Sunay AKIN.
Kurban bayramı tatilinin başladığı bu günler kendimi bir kurbanlık gibi görmekten alıkoyamıyorum. Eğer iyi bir niyet uğruna, ulvi bir görevi yerine getirmek için kurban kesiyor iseniz ne ala. İçiniz rahat, ruhunuz huzur içindedir. Ama bu görev ne kadar ulvi olursa olsun, kurban olan sizseniz, ne alemde olurdu ruhunuz, kalbiniz?
Ağzımdaki baklayı çıkarıyorum. Bayramın sonrasında asker olup, özgürlüğümü belli bir süre için ipotek edeceğim. Bu sürenin ne zaman başlayacağını bildiğim için, o önemli güne yaklaştıkça bir bir farkına varıyorum neleri özleyeceğimin.
Benim için, uzun sürmüş yorucu bir yolculuğun sonu ve uzun sürecek yorucu bir günün başlangıcı, anlamına gelen Galata kulesini özleyeceğim. İş yerimde kişiselleştirdiğim masamı, bilgisayarımı, canım sıkıldığında kendimi bu insan seline bırakabilmeyi özleyeceğm. Ailemi, sevdiğim insanları, yalnızlığımı, kendime ait olan bu küçücük dünyamı özleyeceğim. Her geldiğimde boş bulabildiğim cevahirdeki starbucks köşemi özleyeceğim. Alışkanlıklarımız parçamız haline gelince onlarsız bir hayat düşleyemez oluruz. Bazen bir kazak dahi olabilir bu, saatiniz belki. O saat kolunuzda değilken çıplak hissedebilirsiniz kendinizi.
O malum güne yaklaştıkça, hayatımın kıyısına, köşesine sıkıştırabildiğim herşeyi kaybetme düşüncesiyle daha fazla baş başa kalmaktayım. Kurbanlıklar gibiyim, bilinmezde kaybolmaktan korkmaktayım. Bayramın kurbanı iseniz işler değişebilir, ya da şöyle anlayın: Nereden baktığınıza göre değişir gördüğünüzün rengi.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder