13 Temmuz 2010 Salı

Yürüyorum Dikenlerin Üstünde



Çok küçükken ben, evimize ilk kaset çalar girdiği yıllar, uzaklardan gelen bir tanıdıkla gelmişti o kaset, tanıdık bilinmezden geliyordu, kaf dağının ardından, yalnızlıktan geliyordu ailesinin yanına. Nedense o kasetin içinden bir şarkıyı çok fazla dinlerdim. Yürüyorum dikenlerin üstünde diyordu şarkıda, ben ise hayalimde sisler içine giden küçük bir çocuk görüyordum, soğuğa bilinmeze giden. Neden? Sorguluyordum galiba, neden yaşadığımı, neden bu hayatta olduğumu. Sanki o yaşlarımda yeniden doğuyor gibi, çevremi olayları yeni keşfediyor gibiydim. 6 yaşımdaydım galiba.

Çocukken içime kapanıktım. Özgür olayım isterdim, her işimi kendim yapayım isterdim. Anlamak isterdim herşeyi. Çok soru sorardım kendime. Cevaplar arardım. Ailem hep yanımdaydı. Mutluydum ya; mutluluk ne demek bilmediğim için hayatı hep öyle sanır kanat takıp uçmak isterdim. Sorduklarında uçak mühendisi olacağım derdim...

Yıllar geçti, o çok uzak yerdeyim. Benzer sebepler yüzünden aynı yollarda yürüyorum. Bilinmezdeyim. Aynı şarkıyı dinliyorum. Hayalimde bir adam yürüyor sisler içine.

karanlık bir gece yol görünmüyor,
yürüyorum dikenlerin üstünde.
kara çalı bana aman vermiyor,
yürüyorum dikenlerin üstünde.


güneş erken doğup şafak sökmüyor,
gökteki dumanı silip atmıyor,
ay karardı yıldız işık tutmuyor,
yürüyorum dikenlerin üstünde.


sonlanmadı menzil ile durağım,
belki çok yakınım belki irağım,
yaralandı parça parça ayağım,
yürüyorum dikenlerin üstünde.


yavaşa yavaş ilerlerken kaplani,
benim ile yola çıkanlar hani?
geri dönsem taşa tutar dost beni,
yürüyorum dikenlerin üstünde.


www.kisi-sel.com

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder