Üniversite son sınıfa kadar kendimi kandırdım. 22 yaşıma kadar aynı yalana inandım. Bir insan nasıl bu kadar kör olabilir ki? Şimdi aynı yalanlara inanan küçük çocukları büyütüyorum. Geleceği görüp onlar adına üzülerek, belli etmeden. Hep diyordum ki başarılı olursam iyi bir gelecek elde edeceğim. Hep diyordum ki ben zeki bir öğrenciyim. Matematik sorularını en önce çözendim. Kitap okurdum. saygılı bir öğrenciydim.
Sanıyorsunuz ki eğitiminiz için gereken adımları iyi bir şekilde atarsanız sonunda mutlaka iyi bir işe sahip olursunuz. Koca bir yalan. orta okula bile sınavla girmiş biri olarak, her ne kadar iyi bir öğrenci her ne kadar çalışkan biri olduysam da iş hayatım hiç de istemediğim ummadığım bir şekilde başladı ve devam ediyor. Başarılı olmak için çalışmak, iyi bir öğrenci olmak meğer koca bir yalanmış. İnsanlar sadece daha çok para kazanmak için çalışırmış, okurmuş. Herşey meğer paraymış. parası olanın zeki olmasına gerek bile yokmuş. Parayla özel üniversitelerde ders bile geçilirmiş. Parayla özel üniversitelerde devlet üniversitelerinden bile daha güzel bir eğitim verilirmiş. Ve parayla herhangi bir yeteneğe sahip olmasanız bile patron olabilirmişsiniz...
Hayatın amacının para kazanmak olduğunu bilseydim, belkide üniversiteye hiç gitmezdim. 22 yaşına kadar görebilseydim gerçeği-ah keşke- bu kadar çok hata yapmazdım. Kendimi ağrının tepesine kadar çıkmış, harap etmiş ve sonunda hiçbir şey elde edememiş gibi hissediyorum. Ataması asla yapılmayacak umutsuz bir matematik öğretmeni olarak, kim bilir öğretmenlik dışında hangi meslekleri yapacağım. Kim bilir geçip giden yılları nasıl anacağım...
geçip giden zamanları bir yerlerde bulsam...
sonra üzülsem, üzüldüğüme üzülsem...
gözyaşıma dalıp dalıp, seni hatırlarım.
gittin şimdi sen, yoksun yanımda...
birşey istemem; neye yarar hatıralar...