6 Mart 2010 Cumartesi

YA HEP İNANDIĞIMIZ ŞEY GERÇEK DEĞİLSE!



Üniversite son sınıfa kadar kendimi kandırdım. 22 yaşıma kadar aynı yalana inandım. Bir insan nasıl bu kadar kör olabilir ki? Şimdi aynı yalanlara inanan küçük çocukları büyütüyorum. Geleceği görüp onlar adına üzülerek, belli etmeden. Hep diyordum ki başarılı olursam iyi bir gelecek elde edeceğim. Hep diyordum  ki ben zeki bir öğrenciyim. Matematik sorularını en önce çözendim. Kitap okurdum. saygılı bir öğrenciydim.

Sanıyorsunuz ki eğitiminiz için gereken adımları iyi bir şekilde atarsanız sonunda mutlaka iyi bir işe sahip olursunuz. Koca bir yalan. orta okula bile sınavla girmiş biri olarak, her ne kadar iyi bir öğrenci her ne kadar çalışkan biri olduysam da iş hayatım hiç de istemediğim ummadığım bir şekilde başladı ve devam ediyor. Başarılı olmak için çalışmak, iyi bir öğrenci olmak meğer koca bir yalanmış. İnsanlar sadece daha çok para kazanmak için çalışırmış, okurmuş. Herşey meğer paraymış. parası olanın zeki olmasına gerek bile yokmuş. Parayla özel üniversitelerde ders bile geçilirmiş. Parayla özel üniversitelerde devlet üniversitelerinden bile daha güzel bir eğitim verilirmiş. Ve parayla herhangi bir yeteneğe sahip olmasanız bile patron olabilirmişsiniz...

Hayatın amacının para kazanmak olduğunu bilseydim, belkide üniversiteye hiç gitmezdim. 22 yaşına kadar görebilseydim gerçeği-ah keşke- bu kadar çok hata yapmazdım. Kendimi ağrının tepesine kadar çıkmış, harap etmiş ve sonunda hiçbir şey elde edememiş gibi hissediyorum. Ataması asla yapılmayacak umutsuz bir matematik öğretmeni olarak, kim bilir öğretmenlik dışında hangi meslekleri yapacağım. Kim bilir geçip giden yılları nasıl anacağım...

geçip giden zamanları bir yerlerde bulsam...
sonra üzülsem, üzüldüğüme üzülsem...
gözyaşıma dalıp dalıp, seni hatırlarım.

gittin şimdi sen, yoksun yanımda...
birşey istemem; neye yarar hatıralar...

31 Ekim 2009 Cumartesi

UYANMA VAKTİ (zaman beklemez ki beni)

time to wake up


Sürekli erteliyorum, doğdum doğalı böyle büyüdüm. Başka şehirleri merak ettiğimde büyüyünce çok gezeceksin dediler. Birşey almak istediğimde ilerde o kadar çok paran olacak ki o zaman alırsın dediler. Canım istediğinde kestanecideki sıcak kestaneleri, alır evde yaparız dediler. Öğrendim ertelemeyi...

Şimdi artık başkalarına ihtiyaç duymadan erteliyorum herşeyi. Kitaplarla bakıştığımda yarın okurum diyorum. Yazmadığım günler biriktikçe haftaya başlayacağım diyorum. Derse giderken aklıma geliyor sevdiğim arkadaşlarımla uzun zamandır görüşmediğim, ararım diyorum. Beğendiğim filmi bir gece mutlaka izlemeliyim diyorum ama hiç vakit bulamıyorum. Kendime ayırdığım zamanlar gittikçe azalıyor. Her gün kendime yabancılaşıyorum.

Erteledikçe zaman geçiyor. Biz çirkinleşiyoruz. Zaman geçtikçe biz büyüyor ve kendimiz dahil herkesten uzaklaşıyoruz. İnsanlıktan koşar adım kaçıyoruz. İçimizi acıtmıyor arabamızla, yanından geçtiğimiz kaza yapmış genç. Çünkü bizim daha önemli işlerimiz var. Bir daha ki sefer başka birine yardım ederiz deyip erteliyoruz...

Oysa zaman beklemez bizleri, gitti gider. O kitabı hiç okumadım, o yazıyı halen yazamadım, o arkadaşlarımı hiç ama hiç arayamadım. O filmin üzerine ikincisi çekildi, yayınlandı ben izleyemedim. ARTIK UYANMA VAKTİ!

www.kisi-sel.com

23 Eylül 2009 Çarşamba

HEM RUHUMA HEM KULAĞIMA

hello everyone

Mynet e çok fazla girip çıkan biri olarak sürekli görüyordum reklamını. Merak etmiyor değildim. Hatta bir iki defa girip denedim. Müzik sadece 30 sn çaldı ve bitti. Bende kullanışlı bir şey olmadığına karar verdim, pek ilgilenmedim. Ta ki bugün tekrar girip bir bakayım diyene kadar. Mynet in yeni servisi KAVUN dan bahsediyorum. Meğer üye girişi yapmadığım için 30 sn dinliyormuşum şarkıları. Hemen girdim keşfe başladım. Neler var, kimler var?

Kavun müzik severler tarafından keşfedilmeyi bekleyen bir bakire. Aradığım bir çok şarkıyı buldum bir kaç liste oluşturdum. Henüz çok fazla kullanıcısı olmadığından olsa gerek aradığınız her şeyi bulmanız mümkün değil. Ancak zamanla yaygınlaşacağını düşünüyorum. Bence internetten yasa dışı müzik indirmek yerine böyle bir siteye girip dinlemek çok daha güzel. Hem yanlış bir iş yapmamış olacaksınız, hemde bir dünya şarkı indirip bilgisayarınızı çökertmemiş.

Kulağımın pasını silecek, şöyle eskileri hatırlatacak bir liste peşinde koşmaya başladım. Nil BURAK, Tanju OKAN ve Ayla DİKMEN yetişti imdadıma. Bu üç sanatçının sevdiğim bazı şarkılarını alarak 8 şarkılık bir liste oluşturdum, hem ruhuma hem kulağıma.

işte listem http://kavun.mynet.com/#http://kavun.mynet.com/kavun/kisissel-hem-ruhuma-hem-kulagima/|liste/135422;kisissel

www.kisi-sel.com

21 Eylül 2009 Pazartesi

Herkese SAĞLIK, HUZUR ve MUTLULUK dolu bayramlar.

3928712066_f9c6df4b7f_o

Bulutların güneşi kapattığı, soğuk günlerde canım çok sıkılıyor. Sanki sokağa çıktığımda herkesin yüzünü asık bulacak gibi hissediyorum. Ben gülümsesem bile çok sahte kalıyor, olmuyor. Şimdi bi de böyle bir günde gel bayram yap. İşin yoksa çık ele güne karşı, boy göster...

"evladım sen bitirdin mi okulu?

-evet bir yıl oldu bitireli.

e şimdi ne yapıyorsun?

dershanede çalışıyorum.

haaaaaa iyi maaş veriyorlar mı?

e veriyorlar işte, idare eder.

çok da yorucudur?

tabii her işin zorlukları başka..."

Ve daha binlerce saçma soruyla boğuş. Evet devlette, 3 gün okula gidip gerisinde yatan ve benden daha az ders saysına sahip öğretmenlerden daha çok çalışıyor, haftada bir gün tatil yapıyor ve onların maaşlarının yarısından biraz daha fazla kazanıyorum ama bunu ben sorun yapmıyorum.  Zorla bana sorun yaptırmayın. Ayrıca daha az kazanıyor olmam hayatı sizden daha az becerebiliyorum anlamına gelmiyor, sizden daha az zeki olduğum anlamına da gelmiyor...

İşte bu yüzden biraz buruk geçiyor bu bayram ama hep bulutların suçu. Çekilselerdi güneşin önünden ben bu kadar aksi olmazdım. Yağmuru da çok severim ıslanmayı da ama özlüyorum güneşi. Herşeye rağmen bu tören layıkıyla kutlanmalıydı. Bayram sabahın ilk ışıklarıyla girdi eve, erken uyandırdı. Büyükleri ziyaretle başladık güne. Anneannemlerde biraz oturduk. Onları ziyarete gelen diğer insanlarla bayramlaştık. Sonra büyük teyzem ve diğer tanıdıklar. Akşama doğru eve geldik. Bize gelen misafirler oldu. Çok yoğun olmasa da orta yoğunlukta bir bayram yaşadık ilk gün. Küçük bir şehirde yaşamanın iyi tarafı, unutulmaması gereken güzel geleneklere bağlı kalabilmek için daha çok fırsatın olması. Özellikle böyle bayramlarda ulaşım sorunu çekmemek, daha sokağa çıkar çıkmaz tanıdıklar görmek. Kısaca bayramı soluksuz yaşayabilmek...

Herkese SAĞLIK, HUZUR ve MUTLULUK dolu bayramlar.

www.kisi-sel.com

17 Eylül 2009 Perşembe

SONBAHAR

YAZ

Sonbahar ın gelişiyle veda eder ağaçlar yeşile. Yaprak dökerler. Ayrılırlar üzerlerindeki güzel giysilerden. Okula başladığım ilk günü böyle bir sonbahar günüyle hatırlıyorum. Çok istemiştim okula gitmeyi, büyüyecektim. Akşam okuldan geldikten sonra, çıkıp sokağa artık okula gidiyorum diye bağırmıştım bir yandan kollarımı açıp dönerken. Hafif bir rüzgarla sarı yapraklar dans etmeye başlamıştı etrafımda…

Hep güzel başlamadı.  Bu yıl yaklaştıkça sonbahar, bende sarartıyorum içimde bir şeyleri. Zamanı geliyor bende vedalaşıyorum bir şeylerle. Anlıyorum ki her an görüşemesek bile, şehrimde olman yetiyormuş bazen. Bir yazı daha geride bırakırken, yaşadığımız bütün güzel anılarda sararıp geride kalıyor işte. Kalbimden parça parça düşse de yerlere “gitme” lerim. Ne yapalım elden birşey gelmiyor.  Bir süre daha yeni ve güzel anılar için, eskilerimizi döküp bekleyeceğiz.

“Sen bensiz kalacaksın
Belki çok üzüleceksin
Ama uzun zaman için değil, eminim
Sil gözünün yaşını
Elbette bekleyeceğim
Ve inan sadece seni özleyeceğim…”


www.kisi-sel.com

13 Eylül 2009 Pazar

ANTALYA - KEMER

SELİlk tatilimi 23 yaşımda yaptım. Ne ailemde ne de yaşadığım çevrede tatil kültürü yok. Yazları oturur evlerimizin önünde bekleriz. Bu yaz hangi akrabalar nerelerden gelecek diye. Uzağız biz bir çok yere. Çok para harcamaktan da korkuyoruz. Hiç bilmiyoruz ki neye ihtiyac duyarız, ona göre önceden harcama planı yapalım.

KEMERAntalya ya gittim. Kemer de güzel bir otelde konakladık. Kemer i ilk defa görecektim. Beklediğimden biraz daha küçük buldum. Ama huzurlu bir yer olarak gördüm. Tatilimiz boyunca hep mutluyduk. Hemen hemen her yere yürüyerek gidebiliyorsunuz, bunun yanında her adım başı taksiye rastlayabilirsiniz. 2 tane küçük özel hastahanesi de bulunan bir ilçe. Yeşili bol. Halen daha bazı yerlerde oteller, evler yapıldığı için merkeze uzak yerlerde görüntü sizi rahatsız etse bile, sahili güzel. Kemerde yabancı turist sayısıda fazla. Bazen sanki başka bir ülkeye tatil için gelmişsiniz gibi hissedebilirsiniz. Taksilerde, otobüslerde türk lirasının yanında dolar ve euro ücret tarifeleride bulunuyor.  Yanlış yaptığımız tek şey Antalya ya fazla gidip zamanımızın çoğunu orada geçirmek oldu. Denize fazla giremedik. ( yüzme bilmiyorduk ki zaten :) ) otelimiz grand viking otel di. Merkeze biraz uzak olsa da yürüyerek de gidilebilinir bir yerde. Kumsal a özel servisi var. Özel servisinin saatte 1 bir defa gidip gelmesini yetersiz bulduğumu söylemem lazım. Odaları gayet iyiydi. Yemekler çeşitliydi.

BEN VE SEVGİLİMTahmin ettiğim kadar masraflı değilmiş tatil yapmak. Bir yerden başlamak lazım hepsi bu. Hangi otel iyidir, hangisi kötüdür vs yaşamadan bilmek çok zor. Tatilinizi önceden internet aracılığıyla aldığınızda oldukça ucuza geliyor. Size sadece kiminle ve ne zaman  gideceğinize karar vermek kalıyor.

27 Nisan 2009 Pazartesi

KİŞİSEL BİR ŞEY

Kişisel bir şey değil bu
Yaşamak zor buralarda
Kimdendi bu yara diye
Kalbine sorduğunda
Gerçeği istiyorsan
Diyeceklerimi unuttum
Garip geliyor dostlar
İz bırakmadan kaybolunca
Bilirim geri gelmezler, ama
En güzel günleriydi onlar hayatımın
Bazen bir fısıltı çıkar
Bağırmaya çalışınca
Tek bir umut bile yok mu
İnsan geçmişle yaşayınca
Son kez inan yalan olsa da
Bazen bir rüya yeter
Kendimi kandırabilirim
İkimizde görürsek eğer....

5 hafta kaldı. Dünyam hızlı bir şekilde değişiyor.  Hep daha durağan bir hayatın peşinde koşarken ucurumlar boyu itiliveriyorum koşuşturmacalı bir hayata . Merhem olmuyor yarama zaman. Bugün 26 Nisan 2009, günlerden yorucu pazar, saatim 23:42. Ayaklarımda ağrılar halen geçmedi. garfie10

21 Nisan 2009 Salı

MAKUL ÇOCUKLARIYIZ HAYATIN

yeditepe

"Birden anlamı değişiyor sayfaların, üstelik tek bir satır eklemeden bütün hikaye alt üst oluyor, biz hayatın makul çocuklarıyız, aşk hariç...... "

Diziler yıllar sonra tekrar tekrar açıp okuduğumuz romanlar gibi. Hani romanı okurken geçen zamanda, çevremizde gelişen olaylar romanın içeriğinden daha çok kalır ya aklımızda, dizilerde de aynı durum söz konusu.

Yeditepe istanbul'u ilk izlediğimde 9. sınıfta öğrenciydim. Neresinden katıldım yolculuğa, hangi bölümden başladım hatırlayamıyorum. Yıllar sonra tekrar buldum tekrar izledim. O yıllar etrafımda gelişen olaylar yeniden gelişecekmiş, sanki yarın sabah uyanıp heyecanla okula gidecekmişim, diziyi tartışacağız, eleştireceğiz, birbirmize anlatıp ne güzeldi diyecekmişiz gibi aynı heyecanla izledim. İlk bölümler daha çok özlem duydum o yıllara. Sonraları nelerin değiştiğini düşünüp durdum. Karakterler aynı, dizi aynı ama oğrendıklerim o yıllar öğrendiklerimden daha farklıydı.

Dizide yusuf'un da dediği gibi; makul çocuklarıyız hayatın. Çok fazla şey bekleyemiyoruz. Ne düşerse payımıza. Zorlamıyoruz, kabuğunu kıramıyoruz. Hayat ne derse o oluyor. Öyle ki, bazen biz fark etmeden mevsimler değişiyor. Daha gözümüzü açmadan gün bitiyor. Etrafımızda esen rüzgar şiddetlenirken güneşe kanıyoruz. Günler geçiyor bizlerde sadece değişime ve değişen herşeye ayak uydurmaya çalışıyoruz... Buna karşın aşk denilince akan suları durdurma gücünü bulabiliyoruz içimizde. Bir tek aşk için ısrarcı olabiliyoruz. Yetinmeyi bilmediğimiz, kabına sığamadığımız bir alan burası.  Dizide yusuf'un da dediği; gibi makul çocuklarıyız hayatın ama aşk hariç.

www.kisi-sel.com

15 Nisan 2009 Çarşamba

NE EKMEK NE DE SU!

aşk

Bir savaşın iki farklı tarafıydık. Düştük aynı cepheye. Önce ben acıttım canını yoruldum, sonra sen acıttın canımı. Savaştık ha savaştık. Birbirimizin dışında hiçbirşey yokmuş gibi yaşadıkça yaşadık. Günler geçti birbirimizi anlamaya başladık. Şimdi öyle alıştık ki : NE EKMEK NE DE SU, SENSİZLİK KORKUSU...


www.kisi-sel.com





13 Nisan 2009 Pazartesi

DÜNYA BU GECE DURSANA!

konak ve biz

Hayat her gün daha kişisel bir kavgaya dönüşüyor. Günler geçtikçe iklimlerim sertleşiyor. Ama yılmak yok, herşeye rağmen madem başladık yaşamaya tadını çıkaracağız ;)

Ali nin geldiğini bahane ederek kaçtık o akşam. Birbirimizi bulduk, yola koyulduk. Önce balyemez konağına gittik, içerden gelen müzik açmadı bizi kapıdan geri çevirdi. Doğru özdenoğlu konağına...
Canlı müzik burada da vardı, ama alt kattaydık bu yüzden sanki bir radyo melodisi gibiydi bizim için. Kafa dinleyelim uzun zamandır konuşamıyoruz diye başladık muhabbete. Serkan da geldi. Herkes sırayla döktü incilerini. acıkmıştık :) hamburger, tost, cips vs...

Sonra biraz da fotoğraf çekilelim dedik...

dscn1535
dscn1543
dscn15800

Anılarımıza bir kaçamak gece daha ekledik. Herkes o gece kendi kişisel kavgasına mola verdi, hatta tadı öyle damağımızda kaldı ki bir kere daha yapalım dedik.

www.kisi-sel.com